23 Nisan 2014 Çarşamba



‘Göç bu ülkenin mayasında var’

Türkiye, iktisadi, politik, etnik, dinsel ve birçok farklı nedenlerle farklı ülkelerden göç alıyor. Gerçekleşen bu göçün farklı yansımaları oluyor. Özellikle sosyal ve  ekonomik hayata etkisi olan göç meselesi, Suriye’de yaşanan iç savaş sebebiyle yaklaşık bir milyon insanın Türkiye’ye sığınmasıyla tekrar gündeme geldi. Bilgi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olan ve göç meselesi üzerine dersler veren  Profesör Doktor Ayhan Kaya ile göçün Türkiye’nin sosyal yapısına etkisini ve göçmenlerin  yabancısı olduğu bir ülkede kendi içerisindeki sosyal oluşumunu konuştuk.


Emre BAŞTUĞ
Fotoğraflar / Emre BAŞTUĞ

1951 Cenevre Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, sadece Batı’dan gelen göçmenlere ‘Mülteci’ statüsü veriyor. Bu sebepten dolayı Türkiye’ye Suriye’den ya da başka doğu ülkelerinden gelen kişilere daha çok misafir gözüyle bakılıyor. Ancak Suriyeli misafir sayısı yaklaşık bir milyonu bulunca ister istemez, hem misafir için hem de ev sahibi için  bazı problemler meydana geliyor. ‘Misafirlik’ kavramının; Sosyal hakları, siyasal hakları barındıran bir kavram olmadığını söyleyen Ayhan Kaya, devletin meseleye bu açıdan yaklaşmasının ‘Sana bahşettiğim kadar misafir olarak kalabilirsin’  anlayışının doğmasına sebep olduğunu belirtiyor.

Prof. Dr. Ayhan Kaya / İstanbul Bilgi Üniversitesi 




Kan çeker


İnsan fıtratı gereği yalnız gittiği yabancı bir yerde kendi kültüründen, dilinden olan grupları, kişileri arıyor. Onlarla iletişime geçip yabancısı olduğu toplumda biraz olsun daha rahat bir yaşam sürmek istiyor. Bu konuyu ‘Sosyal Ağlar’ başlığı altında açıklayan Kaya: ‘Göçmenler bir yerden bir yere giderken, daha önceden sahip oldukları bir takım hemşerilik, tanıdık bağları takip etmek suretiyle bulundukları yere geliyorlar. Suriye’den, İstanbul gibi uzak illere gelenler, aslında bir taraftan belli bir sermayeleri olan insanlar. Buraya gelmek sadece ekonomik değil, sosyal sermaye de gerektirir. Buraya gelen insanların tanıdıkları, hemşerileri ve etnik bir takım bağları var. Mesela, buraya gelen Suriyeli  Kürtler, daha önce Kürtlerin yaşadığı ve yaşamakta olduğu İstanbul’daki Esenler, Bağcılar, Halkalı, Ümraniye gibi semtlere geliyor’ diyor.



Göç yoluyla başka bir ülkeye gelmek zorunda kalan insanlar aynı ülkeden gelmiş olsalar da, etnik, dinsel ve dilsel farklılıklara sahip olabiliyor. Bu durum ise sığınılan ülkede yardım için farklı türdeki grupların harekete geçmesine sebep oluyor. Suriyeliler içerisinde sadece Sünni Arapların olmadığını söyleyen Kaya; Suriye’den gelen, Alevi ve Süryaniler de var. Bunlar da kendi ağlarını takip ederek yaşamlarına devam ediyorlar. Suriyeli Aleviler için burada Cem Evleri tarafından olanaklar oluşturulmaya çalışılıyor. Süryani Kilisesi, Süryani olanlara bir şekilde destek olmaya çalışıyor. Herkes aslında, bir taraftan sosyal bağlar kullanarak kendi yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyor’ diyerek göçmenlerin kendi içerisinde yabancısı olduğu ülkede sosyal hareketini nasıl gerçekleştirdiklerini gösteriyor.


 Prof. Dr. Ayhan Kaya / İstanbul Bilgi Üniversitesi 

Okulda, iş yerinde, arkadaş çevremizde ya da bir sosyal ortamda özellikle Suriyeli sığınmacılar meselesi konuşulurken, bu olaya ırkçı perspektiften bakan kişilerle mutlaka karşılaşıyoruz. Hatta her geçen gün bu konudaki Irkçı söylemler giderek artış gösteriyor. Bu konuyu konuşup da, ‘Zaten biz kendi insanımıza yeteri derecede olanaklar yaratamıyoruz, bu insanlar geliyorlar ve sınırlı kaynakları paylaşmaya çalışıyorlar’ sözlerini de duymayanımız kalmamıştır. Bu durumun dünyanın pek çok farklı yerinde ortaya çıkan egemen görüş olduğunu söyleyen Kaya, Almanya’da Türkiye kökenli göçmenlere bakan kitlenin de böyle düşündüğünü dile getiriyor. ‘Kuruluşumuz itibariyle, çok farklı dillerden, dinlerden , renklerden insanların yaşadığı, son derece heterojen bir ülkeyiz. Bu yüzden, bugünden geleceği kuramazsak, göçmen kökenli insana daha ılımlı, barışçıl, anlayışlı, empatiyle yaklaşmayı beceren bir perspektif geliştiremezsek, yirmi yıl sonra olacaklar kitlesel ölçekte bu tür ırkçı problemler yaşayabiliriz ve işin içinden çıkamayız’ diyen Kaya, Türkiye’de, Türk kültürünün misafirperverlik, hoş görü gibi konularının her zaman konuşulduğunu ama bu konularda Türkiye’nin çok mesafe alması gerektiğini belirtiyor.






 İstanbul / Eminönü


'Bizi göç kurtaracak’


Türkiye’nin göç ile kurulan bir ülke olduğunu dile getiren Ayhan Kaya: ‘Göç bu ülkenin mayasında var’ diyor. ‘Göç konusunu ötekileştirmemek gerekir. Bugün bakıldığı zaman bizim ilk okul orta okul kitaplarımızda, göç denildiğinde Orta Asya’dan Anadolu’ya Türklerin göçünden başka bir şey yoktur. Bu kabul edilemeyecek bir şeydir. Bu, göçü tarihin derinliklerinde bırakmak anlamına gelir. Halbuki göç her zaman bu ülkenin, coğrafyanın gördüğü normal ve olması gereken bir şeydir. Açıkçası, bizi göç kurtaracak. Çünkü, o kadar etnik, dinsel, kültürel ve mezhepsel açıdan çok karışık coğrafyada var olmanın, barış içinde yaşayabilmenin tek yolu bütün bunların harmanlanması, bütün bunların bir biriyle konuşmasıyla  olacaktır’ diyen Kaya, bir arada yaşaya bilmek adına atılacak adımları devletin atması gerektiğini söylüyor. 

Devlet’in hakem, paylaştıran, bölüştüren, yoksulu koruyan olduğuna vurgu yapan Kaya:  ‘Devlet asıl bu görevlerinden vazgeçip bütün bu yoksulu, mağduru koruma işini bir takım etnik, dinsel, kültürel oluşumlara yüklüyor. Ama bu devletin görevidir’ diyor.



Göçün sosyal hayata olumsuz etkilerinin yerel yönetimlerce giderilebileceğini düşünen Kaya: ‘Yerel yönetimler bu tür gruplara hizmet götürmüyor. Çünkü onlar için oy esastır. Oradaki azınlık senin seçmeninin yaşam alanını etkiliyorsa bu konuda onlara yardım etmekte daha dirayetli olman gerekir. Oradaki yerel gruplarla bir araya gelerek çözümler bulmak gerekir. Hatta ileride yerel seçimlerde, bu tür yurttaş olmayan ama ikamet eden kişilere seçme hakkı verilebilir. Bu aynı zamanda onların entegrasyonunu da sağlayacaktır. Dünya’da bunun örnekleri var. Yerellik üzerinden yaklaşmak sorunu daha rahatlıkla çözebilir’ diyerek sosyal hayatta problemler yaşayan göçmenler ya da daha doğrusu ‘misafir’ler adına bir çözüm önerisi sunuyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder